#52
Anıtkabir’in beyaz mermerleri üzerinde koşmakta olan çocuğun hayatı
algılayışıyla, Anıttepeden başlayarak tüm Ankara’nın sokaklarında bir ân
için durabilmek; sözlerin yarım kalan hecesinde, Dostun önünde
sarılanların yakınlığında, Gürkan Plak evinde plakların sırasıyla
dönüşlerinde, Kızılay’a kaçıncı kez benzerlikte yaklaşan metronun
sallanışında, öğleden sonra Kurtuluş Parkının yaprakları arasından
süzülen gün ışığının seyrinde, AKM’de aktarma yapmak için uzunca
yürüyenlerin amaçlarında, Olgunlarda gün batımına teraslarıyla eşlik
eden binaların saklı kafelerinde, “Nerede?” sorusunun muhtemel cevabı
Bahçelievlerin gökyüzünü kaplayan ağaçlarının uzanışında, gölgelerinin
her yeni günle baştan yaşayıp kaybolduğunun farkında olan gri şehrin
siyah-beyaz insanlarıyla birlikte. O çocuğun başını iki elinin arasına
alıp etrafında tanıdık bir yüz arayacağı zamana dek.
#51
Buz mavi giziyle parıldayan bulutlar, beklenmedik yaz yağmuru sonrası akşamın ilk dakikalarında yeniden ayağa kaldırıp gülümsüyor yüzümüze, buna ihtiyacımız olduğu ânda. Kırlangıçlar dönmeye başlıyor etrafında, başını kaldırdığında. Uzak bir aydınlık terk ediyor olsa da dağların ardından, hala düşen damlaların bütünlüğünde, gök kuşağına tutunuyorsun. Bitti sanıyorsun hala aynı rüzgarın seslerini işitmekteyken, ağaçların dalları mevsimini yaşıyor her ton yeşillikte; sen ise bu yazı şimdiden uğurlamak istiyorsun.