24.12.20

#71

Arka planda

#71

Her yürüdüğün şehri evin gibi hissetmek kolay değildir, aksini düşünüyor olsan da. Bir ânsızın bakışın uzağında kaldığında, sokaklar boyunca neyin ardına düşeceksin? Unutabilirsin; kendi sesini, anlamlı kelimeleri, akşamüstünde yorgunluğun yüzlere yansımasını, sallanan bir vapurun üstünde hayretle kalmayı, yılların soldurduğu binaların yan yana dayanmasını, yaşlı gözlerin üzerinde çaresiz gezindiği yosun tutmuş heykellerin durgunluğunu, gün ışığının bazen uğradığı bu şehrin işleyişini. Yine de şehrin seni kabullenişi, insanlarının sakin sözleri, müzelerinin koridorlarında başka bir yaşamın varlığı, tarihin kaydının üzerine yazıldığı caddeleri hatılarında yerini alıyor. Sen bu şehri uğurlamak istemiyorsun...






4.12.20

#Felsefe Notları - 1

Arka planda 

Kendi Erdeminizi Yaratın - Epiktetos

"İnsanın doğası, iyi şeyler yapmak, işbirliği yapmak ve başkalarından iyiliğini istemektir."
                                                        -Epiktetos 
   Başkalarının size hayran olmasına bağımlı olmayın. Bunda hiçbir güç yoktur. Kişisel erdeminiz dış bir kaynaktan çıkartılamaz. Kişisel erdeminiz arkadaşınızda bulunmaz, başka insanların size gösterdiği saygıda da bulunmaz. Diğer insanlar, sizi sevenler bile, sizin fikirlerinizle uyuşmazlar, sizi anlamazlar ya da sizin coşkunuzu paylaşmazlar. Bu bir yaşam olgusudur. Artık büyüyün! Başka insanların sizinle ilgili ne düşündüklerinden size ne!
   Kendi erdeminizi kendiniz yaratın.
   Kişisel erdeme, mükemmel insanlarla arkadaşlık ederek ulaşamazsınız. Kişisel erdeminizi yaratmak için kendi emeğinizi harcamalısınız. Bunu şimdi yapın, elinizden gelenin en iyisini yapın ve kimin sizi gözetlediğiyle ilgilenmeyin.
   Başkalarından saygı ya da hayranlık beklemeden kendi yararlı işinizi yapın. Başkalarından beklediğiniz hiçbir şey, kendi yaratacağınız erdem kadar değerli değildir.
   Başkalarının zaferleri ve mükemmellikleri onları ilgilendirir. Benzer şekilde, sizin sahip olduğunuz şeyler de mükemmel olabilir, fakat siz bu mükemmelliği ötekilerden çıkartamazsınız.
   Şunun üzerinde düşünün: Gerçekten size ait olan şey nedir? Sizin yolunuza çıkan fikirleri, kaynakları ya da fırsatları düşünün. Kitaplarınız var mı? Okuyun onları. Onlardan öğrenin. Onlardaki bilgeliği yaşamınıza katın. Özel bir bilgiye sahip misiniz? Onu bütünüyle ve iyi bir şekilde kullanın. İyi bir fikriniz mi var? Bu iyi fikrinizi izleyin ve izlemeyi sürdürün. Neye sahip olduğunuzu bilin ve uygulayın, gerçekten sizin olan şey nedir? 
   Kendinizle birlikteyken haklı olarak mutlu olabilirsiniz ve gerçekten sizin olan şeyi tanıyarak doğa ile uyumlu edimleriniz olur ve bu, mutluluğunuzu kolaylaştırır.

22.11.20

#70

 Arka planda

#70

Yıllar ardı ardına geçecek, esen soğuk rüzgarların soğukluğu yüzümüzde acı hatıralar gibi yerini alacak. Uzaklıkların neredeyse ürkütücü olduğu Paris'in canlı bu kafe'sinde, ellerimin sıcaklığı ve yönelimleri hala hissediliyor. Her yaşantının kesişim noktalarında, farkında olmadan yeniliyoruz ân'ın saniyelerine. Belki bakmadan konuşuyoruz karşımızda ışıldayan gözlere, belki susmuyoruz karşımızdaki sözlerini tam söyleyecekken, yaşayamıyoruz bir türlü koskoca(?) insan hayatının bir gününü yani. Ne yapacaksak artık; tutmadan kendimizi, tutuklamadan ellerimizi, kapatarak gözlerimizi, susup sözlerimizi, hissederek dokunulan teni, duyarak evrenin yaşayış sessizliğini; bekleyişimiz yeter! Yapalım, durmıyalım.
 



 

12.11.20

#69

 Arka planda

 #69

Sanki bu sefer biraz cesaret gösterdin ve hayat buna cevapsız kalmadı. Uzaklarda, yollarda aklına gelse zor diyeceğin ân'ın karşısında, yanında yazıyorsun. Pariste hala gülümseyerek yürüyebilmek hoş hissettiriyor. Yabancı gözlerin, sözlerin etrafında yoğunluğu hissedebiliyorum; şehrin yaşanmışlığı, peşine düşülenlerin imkansızlığı, insan yaşamının hala değişmeyenlerini. Anlatmaya başlamak bu ân da zor, sokakların köşelerine dokunmam gerek..
 


 
 

28.10.20

#68

 Arka planda

#68

 Dünyamız, garip bir gezegen; ağaçların serpilmiş duruşuyla, bizleri içine hapsetmiş oluşuyla. Gökyüzü garip bir örtü; bulutların üzerimize kapanışıyla, belirsiz bir ışığın yerini dağıtışıyla. İnsan, garip bir varoluş; günler üzerine devrilirken başını başka yöne çevirişiyle; her parçası bir bir dökülürken ardından, hiç durmadan ilerleyişiyle. Yollar garip bir umut; nereye gideceğini bilmeyenlerin gözlerinde ve sonuna varamadan yiteceğini bilenlerin tedirginliğinde.
 

11.10.20

#67

 Arka planda

 #67

"İnsanda düş gücü yoksa ölmek fazla dert değildir, ama varsa da o zaman ölüm fazlasıyla derttir. Benim görüşüm bu, şimdiye kadar aynı anda hiç bu kadar çok şeyi anlamamıştım." 
                                      -Louis-Ferdinand Celine
 
"Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?"
                                      -Nazım Hikmet
 
 

24.9.20

#66

Arka planda 

#66

Şehirlerimizin hiç kesişmeyen sokaklarının üstünde, fark etmeden gözlerimizin bakışlarında gün batımları, ay dönümleri, yıpratan soğuk rüzgârlar can bulup kayboluyorlar. Dudaklarımızın hareketsizliği önünden bir çocuk koşuyor, salıncak geriye sallanıyor, kahverengi yaprak hafiften kıpırdanıyor, bir kuş ardına bakarak süzülüyor gökyüzünde; fırından yeni çıkmış ekmekler sallanıyor evlerin yollarında, dönüyor istemeden her birimiz kendine. Kalemim duraksıyor, akşam ışıldıyor.


12.9.20

#65

Arka planda 

#Ara Notlar-1#

Biraz durup neler olup bittiğine hem kendim hem de buraya arada uğrayanlar, yolu düşenler için bakış atmaya çalışacağım, önceden yazılmış bir metin olmadan, bu harfleri artık yeni bir hayata başlayacağım başkentin sakin mahallelerinden birinden, Anıttepeden, yazmaktayım.
Gariptir Ankara taraflarından bu yazılanlara yolları düşenler daima var, olacaktır tahmin ediyorum.
Buraya uzun zamandır zor bir istikrarla gelip gidiyorum, her yeni yazıdan sonra birden 2-3 hafta geçiyor, sonra yeniden ve yeniden. Bunlar en sonunda birleşip 3 yıllık bir süreç haline geldi. Tabii bu günler geçerken hem bu tarafı hem de hayatı hem de zamanı gözlemlemekten hiç vazgeçmemeye çalışıyorum, yorucu olduğunu söylemek gerek ama pişmanlıktan uzak bir yorgunluk bu. 
Eski ruh hallerimden ve yazım gücümde bir düşüklük seziyorum nedense son zamanlarda, özellikle bu son malum sürecin etkileri de zaten toparlanma evresinde olan bu duruma biraz ağır bir hasar verdi dersem gayet yerinde olur.

Yeni başlangıçlar bu sürecin belki de en yerinde çözümü fakat kısa süreli midir uzun süreli midir etkisi bunu henüz bende bilmiyorum. Umuyorum herkes kendi yeni yolunu bulur da rahat bir zihin, ferah bir bakış, yüksek net bir algılayışla yaşayabiliriz, kısacık ömrün sadece bir gününü, yeniden..

Selamlarımla.
-vios

24.8.20

#64

Arka planda 

#64

Yağmurdan sonra şehre çöken sessizliğin sabahında, sararan yaprakların düşüşünde buluyorsun adımlarının yakın anlamlarını. 
Geçişiyle bir günün, tam akşamında yaşanan ân'ın;
   ıssız kalışı sürmektedir ellerinin,
   titreyişi artmaktadır gözlerinin,
   atışı azalmaktadır kalbinin,
   suskunluğu uzamaktadır hislerinin,
   bıkkınlığı bitmektedir nefeslerinin.

8.8.20

#63

Arka planda 

#63

Kalabalık caddenin hızlanmış insanları arasından çekinerek, uzaklaşarak yürüyorsun her adımında artarak. Yüzlerden sezdiğin amaçlar gözlerini karartıyor, bir şeyler sallanıp duruyor içinde. Akşam yavaş yavaş ele geçirirken gökyüzünü, senden uzakta olanların yitirileceğini birden hissetmek, hiç durulmayacak bir geceyi usulca yaşamaya başlamaktır artık.

23.7.20

#62

Arka planda 

#62

Gözlerini açtığın son gününde, başlayan sonbahara teslim olan yağmurlu Ankara sokakları ve asfaltın yanından süzülen biriken sular, sakin seyrinde; yoldan geçen mavi dolmuşun solgun yolcularının aksine. Bırakırken kendini caddenin gidişiyle Anıtkabir’e doğru, Damla*’da açılmış ısıtıcıların turuncu rengine gülümsüyor, Bahçeliyi alıyorsun karşına. Yürüyüşlerin şehrinde sende beyaz mermerlerden ayrı tutamıyorsun bir türlü rotanı, gözlerinin bakışında selamlayıp Ata’yı o akşamın yaşayan sokaklarına atıyorsun adımlarını. Yine de kaçsan da kurtulamadıklarının yüküyle kendini terastan yükselen sohbetinle karıştırıyorsun Kızılay’ın akışına. Tam söyleyecekken susan senin yerine, Fikret Abi’nin kelimeleri yaşamaya başlıyor narin söyleyişinde o’nun; “güzel gözlerinin meyhanesinde..”
*Damla Pastanesi


7.7.20

#61

#61

Sabahlarımızı yaşamayı unutturuyor hepimize, akşamın hemen öncesinde bizi elinden bırakan günler. Açıklarında kimsenin haberi olmadan, rüzgârlarıyla dalgalanan denizlerin sularında yaşanan sakinlikten uzakta; kendimizi mekanik eziyetler arasında buluyoruz, bulunduruyoruz.

21.6.20

#60

Arka planda 

#60

Kumrulardan başlayan adımlarım giderek yakınlaşarak yine hatıraların karşısında duraksıyor, yetmeyecek kısa bir zaman için. Kimsenin yine olmadığı bu köşelerde, gözlerimin ucunda yarım ay ve kızaran yapraklarıyla Ankara insanları; ellerimin ucunda sımsıkı sarıldığım sayfalar; gülümseyen dudaklarımda söylediğim, istediğim o aptalca şeyler; gelecek günlerimde bu ânların gülünç anımsaması... 
Birden kaçmak gerektiğinde, sıyrılıp tutunabildiğim yaprakların renklerinde kendi yüzümün duruşunu görmeye başlıyorum; durgun, yan yana, solgun, gelecek mevsimlerden umutlu, direnen, dinleyen, dinmeyen; her daim senin yüzünden. 


12.6.20

#59

Arka planda 

#59

İkimizde de sonbaharın belirsiz soğukluğu, sözlerimizde gidilen yolların zorlu yaşamları. Ellerimizden sadece belli saatlerde değişken konumlarda bulunmak geliyorken, günün tadı hangi saniyesinde sönüp gidiyor, göremiyoruz. O sıcaklığını unutup gözlerimizin, kışın ıssız sokaklarını hatırlıyoruz; yaklaşan kurguya inanmak için. Düşünce kar taneleri yavaş yavaş gökyüzünden, sanıyoruz bir elin uzanışının yakın olduğunu. Gerçekten üşüyoruz belki de yine yoksunluğunu görünce şehri kaplayan bembeyaz rengin. O zaman, yığınların biriktiği bir köşede durup, düşünmeden ayakta durmanın anlamını; bırakmak istersin kendini önce dizlerinin sonra hatıralarının üstüne. 
Gözlerini sımsıkı kapatsan da ân'ın içinde; açarsın.

30.5.20

#58

Arka planda 

#58

Bekliyor, bekliyor, duruyor, kalbin ele geçiriyor seni bu ânlarda; neyden korkuyorsun hayatın kendisinden mi? İki kelimenin yüksekliği aşılmaz gibi geliyor bu karmaşanın içinde. Öyle olmadığını defalarca düşündün, yaptın bile... Bu ânın yenilmişliği bu şehirden mi kaynaklanıyor?
Öyle sansın o hâlde.


17.5.20

#57

Arka planda 

#57

Adım adım soluklaşıyor bu şehir gözlerinde, turuncu akşamların yine yaşanmakta olduğu bu zamanlarda, tanıdık bir yüz görünce kaçınan hareketlerin anlamını yitiriyor. Birisinin hiç beklemediği o köşelerden hayallerinde yürüyen,bakan,gözleri ışıldayan insanlarla dönüyorsun, başka bir boşluğu yaşayan diğer köşeye doğru. 

26.4.20

#56

Arka planda 

#56

Çabamızla aydınlatılan bu gece de, birbirimize baktıkça hatırlayacağız geride kalan günün saatlerini. Görüşümüzden hızla ayrılan boş sokaklar boyu durmuş zaman, hareketlenenlerden hoşlanmayacak. Penceresinden yaşamla aralarındaki duvara tutuklu kalışlarını seyredenler, yenik nefesleriyle yaslanacaklar kendi kederlerine. Etrafımız çepeçevre sarılmışken yaşamla, bu karşı duruşumuz açılmış duran kollarına, kaçışımız bugünden, hislerimizden, sözlerimizin gerçekliğinden; hoş karşılanmayacak yiten şeylerin sığmaz kalabalığınca. Şu olanlara rağmen, anahtar deliğinden bakıp bakıp tayin ettiğimiz yön yine kendimiziz; güvensizliği daha gözlerini açtığı ilk andan itibaren durmadan artan kendimiz, biz.

11.4.20

#55

 Arka planda

#55

Akşama yaklaşırken; yollarda direksiyon başında, evlerde masanın bir köşesinde, sokaklarda kahveden yükselen seste, metroda yanındakinin kulaklığından taşan ezgide, kasetçaların denenen tuşlarının birisinde, bıkkınlıkla başlatılan bir şeylerin duyarsızlığında bir şarkıyla bakışları duraksıyor, hisleri bir ân için suyun yüzeyinden nefes almaya başlıyor insanların. Farkındayken bunun güzelliğinin, durabilmek mümkünmüş gibiyken böylece, gölgelerin son sesini duyurmadan yanı başımıza varıyor birden akşam, tüm geçiciliğiyle. 

30.3.20

#54

Arka planda 

#54

Uzanıp sahilde saatlerce gökyüzünü seyrediyorsun, gidenlerin belki de yapmakta olduğu gibi. Hissetmeye başlıyorsun; gözlerinin bakışına parçalanıp kısıtlanmış bütünlüğü. Ay yerini almış karşında, dalgaların ardından yansımalarıyla. Kırmızı ışıklar yayılmaya başlıyor diğer yanından, insanları kendine çekiyor. Bu karanlıkta farklılığın duygusu esir almışken etrafını bir süreliğine, sen küçük çocuğun siluetine bakakalıyorsun. 


9.3.20

#53

 Arka planda

#53

Geri dönüşü olmayan koşuşturmalarıyla çocukların gülen sesleri karışıyor hafif rüzgarıyla ılık bu yaz akşamına. Gözyaşları uzak sanılsa da yanı başında her gözden ayrı ayrı düşmeye başlıyor. Hissizliğinde sen, birkaç son bakışla yetiniyorsun. Derin karanlığında gecenin, sarı renginin altında lambaların, hiç bir şey yapamıyorsun.


27.2.20

#52

Arka planda 

#52

Anıtkabir’in beyaz mermerleri üzerinde koşmakta olan çocuğun hayatı algılayışıyla, Anıttepeden başlayarak tüm Ankara’nın sokaklarında bir ân için durabilmek; sözlerin yarım kalan hecesinde, Dostun önünde sarılanların yakınlığında, Gürkan Plak evinde plakların sırasıyla dönüşlerinde, Kızılay’a kaçıncı kez benzerlikte yaklaşan metronun sallanışında, öğleden sonra Kurtuluş Parkının yaprakları arasından süzülen gün ışığının seyrinde, AKM’de aktarma yapmak için uzunca yürüyenlerin amaçlarında, Olgunlarda gün batımına teraslarıyla eşlik eden binaların saklı kafelerinde, “Nerede?” sorusunun muhtemel cevabı Bahçelievlerin gökyüzünü kaplayan ağaçlarının uzanışında, gölgelerinin her yeni günle baştan yaşayıp kaybolduğunun farkında olan gri şehrin siyah-beyaz insanlarıyla birlikte. O çocuğun başını iki elinin arasına alıp etrafında tanıdık bir yüz arayacağı zamana dek.


8.2.20

#51

 Arka planda

#51

Buz mavi giziyle parıldayan bulutlar, beklenmedik yaz yağmuru sonrası akşamın ilk dakikalarında yeniden ayağa kaldırıp gülümsüyor yüzümüze, buna ihtiyacımız olduğu ânda. Kırlangıçlar dönmeye başlıyor etrafında, başını kaldırdığında. Uzak bir aydınlık terk ediyor olsa da dağların ardından, hala düşen damlaların bütünlüğünde, gök kuşağına tutunuyorsun. Bitti sanıyorsun hala aynı rüzgarın seslerini işitmekteyken, ağaçların dalları mevsimini yaşıyor her ton yeşillikte; sen ise bu yazı şimdiden uğurlamak istiyorsun.

27.1.20

#50

 Arka planda

#50

Akşam güneşinin düştüğü her yüzeyden, gerçekleşmemiş bir gülümseyiş ve sahipsiz duran bir hüzün yansıyor. Sallantıyla devam eden nefeslerimizin seyrinde her ikisinden de kaçınıyoruz. Dayanamazken yan yana dahi durmaya, her birimiz sokaklarda bir sağa bir sola dönerek neyin peşinde olabiliriz ki?
Uzaklaşırken gölgelerimiz birbirinden ışıksız bir dünyanın belki de tek çözüm olacağını düşünemiyoruz. Karanlığa tedirginlikle uyum sağlamaya çalışırken umuyorum gözlerimizdeki aydınlığın devrinden korkmadan ve bunu yok saymadan yaşamaya başlayabiliriz, hep birlikte; ışıklar dünyasının bize verebildikleri ortadayken ve bir kere olsun yanılmayı göze alarak. 


8.1.20

#49

Arka planda 

#49

Esintisiyle gülümseten yaz rüzgarı, bir başka kalem ucundan gelip buluyor tenimizi. Kaybetmeye yakınken kelimelere inancını, denize karşı birkaç adım yanından yeniden yazılmakta, görüyorsun işte. Şehrin insanlarından uzakta dururken; halen nedensiz güvendiğin yaşama cesareti, geri veriyor sana elinden geleni.