29.1.23

#Felsefe Notları - 12

Arka planda

#Felsefe Notları - 12

   Şayet mutluluk, özlemlerimizi dindirecekse, onu daha sofistike bir şekilde düşünebilmemiz gerekir. Bizi dünyayla temasa sokan bir mutluluk tanımına ihtiyacımız var. Fakat bu yanıltıcıdır, çünkü mutluluk fikri özneldir; yani, dünyayla ne şekilde ilişki kurduğumuzla ilişkilidir. Bentham'ın ve Mill'in mutluluk görüşlerindeki proglem, mutluluğu haddinden fazla öznel hale getirmeleridir. Onların görüşüne göre, çevremizle olan ilişki kaybolmaktadır. Yaşamlarımızın dişlileri dünyanınkilerlerle iç içe geçmemektedir. Mutluluk eğer yaşanmaya değer bir yaşama yönelik tutkuyu tatmin edecekse, belki de ihtiyaç duyulan şey, sadece mutluluk duygusuna değil, ama aynı zamanda bu duyguya yol açan bağlanmaya da odaklanan bir görüşe tutunmaktır. Mutluluk yalnızca hissettiklerimizden ibaret değildir, aynı zamanda mutluluğa dair hissettiklerimizden mürekkeptir.
   Son zamanlarda tam da bu ihtiyaca cevap veren bir kitap yazıldı. Filozof Daniel Haybron'un The Pursuit of Unhappiness (Mutsuzluğun Peşinde) adlı eseri, dünyaya bağlanma tarzı olan bir mutluluğun hem felsefeye de psikolojiye dayanan bir tanımlanmasıdır. Kitabın başlığının nedeni alt başlığında verilmiştir: Esenlenliğin Anlaşılması Zor Psikolojisi. Haybron, bizi neyin mutlu ettiği konusunda sıklıkla yanıldığımızı ileri sürer. Bu konuda yanılmamak için mutluluğun ne olduğunu doğru anlamamız gerekiyor.
   Mutluluk, bir deneyim veya geçici bir duygu olmaktan çok, kişinin yaşamının nasıl geçtiğiyle bağlantılı duygusal bir ilişkidir. Deneyimlerden ya da duygulardan daha derindir; daha derin ve daha kalıcı. Mutlu olmak, "bir kişinin kendi yaşamına duygusal olarak lehte karşılık vermesidir; sanki her şey onun için ekseriyetle iyi gidiyormuş gibi yaşamına duygusal olarak yanıt vermesidir". Mutluluk, haz ya da deneyime bağlı olmaktan ziyade, bir ilişkidir. Bu kişinin kendisiyle kendi yaşamı arasındaki özel ittifaktır; onun "ruhsal olumlama" dediği bir ittifak.
   Bu ittifakın üç katmanı vardır: uyum sağlama, bağlanma ve onaylama. Uyum sağlama temel katmandır. Bu, dünya düşmanca değil güvenli bir yer olarak göründüğünde gerçekleşir. Uyum sağlamış olmak, kişinin yaşamında evdeymiş gibi olmasıdır. Dünya kötüye gidiyormuş gibi göründüğünde uyum sağlamak zordur: İş stresli, evlilik can sıkıcı olduğunda, yakın bir arkadaş çok depresifken, kredi ödemesi karşılanmadığında, hatta çocuklar bile bir endişe kaynağıdır. Tüm bunların tersi ise -ödüllendirici bir iş, dingin bir evlilik, dört başı mamur arkadaşlar, dengeli çocuklar- kişinin dünyada daha sakin ve kendinden emin bir şekilde seyre dalmasına olanak verir. Uyum sağlamanın kendisi mutluluk değildir, ancak kişinin günlerini güvenle idare edebileceği duygusu olmadan mutlu olmayı hayal etmek zordur.
   Bağlanma, uyum sağlama üzerine inşa edilir. Haybron, bunu tanımlamak için, Mihaly Csikzentmihalyi'den ödünç aldığı akış teriminin kullanır; tıpkı "akışta olmak" derken kastedildiği gibi. Bağlanmak, eldeki görev tarafından tüketilmek, onun tarafından özümsenmektir. Kişi akışta olduğunda, öz-bilinç uçup gider, enerji seviyeleri yükselir ve kişi etkinlikte kaybolur. Bu akış için sporda sıklıkla kullanılan bir terim vardır. İnsanlar akışta olan bir oyuncunun bilinçsiz olduğunu söylerler. Eski hokey oyuncusu Wayne Gretzky bunu çok güzel anlatmıştı. Buzun üzerinde diğer oyuncuları görmediği zamanlar olduğunu söylüyordu. Bunun yerine desenler görüyordu. O anlarda, ortada ne onun Wayne Gretzky olduğuna ne de hokey oynadığına dair en ufak bir farkındalık vardı. Yalnızca sopasına çağrıda bulunan desenler vardı.
   Uyum sağlanmadan bağlanmak genellikle zordur. Güvensizlik, insanları öz-bilinçli hale getirir. Onları gerisingeri savunmasız oldukları durumlara gönderir. Eylemlerimizdeki teminat eksikliği, etkinliğin akışına girmemizi imkânsız hale getirir. Buna karşın, güven duymak kendimizi tasarılarımıza kaptırmamızı sağlar. Dünya kendisini açar ve biz de kendimizi içine bırakırız.
   Son katman onaylamadır. Bu, mutluluklar en çok ilişkilendirilen ve haz fikrine en yakın olan katmandır. Birinin bağlanmasını onaylamak, onu olumlamaktır. Sürdürülmekte olan yaşama evet demek ya da en azından bu kabul edişi hissetmektir. Onaylama, şeylerinden oldukları gibi olmasından hoşnutluk duymaktır. Genellikle sonuçta olmasa da en azından süreçte bir başarı duygusu içerir. Bağlanma bir etkinliğin kıskacındayken, onaylama, o etkinliğin iyi gittiği duygusudur. Sadece evrilmekle kalmıyor, çiçekleniyor da.
   Uyum sağlama ve bağlanma üzerine inşa edilen onaylama, haz da karşılaşmış olduğumuz sorunlardan mustarip değildir. Kuşkusuz onaylama haz vericidir. Ancak bu haz yaşayıştan kopuk değildir. Aksine bunun üzerine kuruludur. Haybron'un anladığı anlamda, yaşamımı haz yada deneyim makinesinin içinden onaylayamazdım. Onaylamam için hiçbir şey olmazdı, çünkü burada onaylanmak için kendisini sunan ve benim de bağlandığım hiçbir şey yoktur. Başıma gelenlere evet diyebilirim. Ancak Haybron'um onaylama ile kastettiği bu değil. Onaylama, kim olduğum ve ne yaptığımla ilgilidir. Sürdürmekte olduğum yaşamdan kopuk şekilde hissettiğim şeylerle ilgilenmez.
  Haybron'un ruhsal olumlama olarak adlandırdığu şey, kişinin uyum sağlama, bağlanma ve onaylama deneyimleriyle katmanlı bir ilişkidir."Herhangi bir duygusal durumda bifiil mutlu olmak, kendi yaşamımıza karşılık olarak ruhsal olumlama halinin somutlaştırmaktır: Onun ufak tefek sorunları olsa bile genel hatlarıyla iyi giden lütufkâr bir yaşam olduğunu kabul ederek duygusal bir şekilde karşılık vermektir.
   Bunun çekici bir tablo olduğu kesin.
 
                                             Todd May - Anlamlı Bir Yaşam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder